27 Haziran 2013 Perşembe

Aashiqui 2: Yazmak zorundayım!

 

Uzun zamandır taslak kutum dolu bekliyor, sürekli şunu da yazayım bunu da yazayım diyor ama çeviri, ders, sınav derken bir türlü vakit ayıramıyordum.
  Dün gece makale yazmaktan yorulmuş ve bezmiş bir halde son günlerde sıkça adını duyduğum Aashiqui2 filmine bir göz atayım dedi.
Ve bu sabah her şeyi bir kenar atıp bu yazının başına oturmuş buldum kendimi:D

   Genelde Hint sinemasına düşkün değilim. İzlediğim az sayıda filmin neredeyse tamamı da insan ötesi yaşam formu, müthiş adam Aamir Khan'a ait. ;)

   İzlediğim az sayıda film arasında Fanaa açık ara 1. sırada oturur tabii. Büyük ihtimalle pek çok insan içinde böyledir Fanaa. Hem inanılmaz müzikleri, hem Aamir Khan ve Kajol'un sağlam oyunculuğu hem de ters köşe yapan senaryosu ile :)




   Amir Khan deyince 3 idiots ve Taare zameen par gibi iki müthiş filmi daha zikretmeden olmaz tabii:) 
                                   

               

Bir de Ghajini var ama delice sevdiğim, defalarca izlediğim Memento gibi süper bir filmin 'taklit'inden öteye geçememesi nedeniyle benden veto yediğini belirtmem lazım: P


  Kısaca Fanaa'yı  ve Aamir Khan'ı yad edip saygılarımı sunduktan sonra geçiyorum izlediğim ve olmuş hem de süper olmuş dediğim başka bir Bollywood yapımına. Konuyu dağıttın der gibisiniz ama azcık daha sabredin :))




   Guzaarish; efendim ötanazi hakkı gibi farklı bir konuyu işleyen, filmin başrolleri  Hrithik Roshan'ın kusursuza yakın oyunculuğu ve Aishwarya Rai Bachchan'ın doyumsuz güzelliği ile olmuş dedirten, klasik Hint filmlerinden farklı bir yerde duran bir yapım.


  Filmde bir de delikanlı vardır, usta ilizyonistin sırlarına talip olmaya gelmiş, kıvırcık kafa sevimli bir çocuktur kendisi.

  İşte bu evladımız o zamandan yüreğimi ısıtmışken dün gece bir baktım kendisi Aashuqui'nin başrolünde bir süper star olarak karşıma çıkıverdi.


   Burdan ötesi her türlü taraflı yorum ve spoilerı barındırabilir baştan söyleyeyim :D


  2013 yapımı film Hindistan'da haklı olarak büyük gişe başarısı yakalamış. Başrollerde Aditya Roy Kapoor ve Shraddha Kapoor yer alıyor.
  Filmin konusunu özetlemek gerekirse, Kariyerinin zirvesinde düştüğü boşluğu alkolle doldurmaya çalışan, yolunu kaybetmiş ve hızla düşüşe geçmiş ancak bu düşüşün pek de farkında ve umrunda olmayan bir süper star, tüm yeteneğine rağmen şans bulamamış, barlarda şarkı söyleyip ailesini geçindirmeye çalışan bir kız ve yine ' alkol ile kesişip son bulan' yollarının hikayesi.




  Film güzel bir aşk hikayesi ve müzikal bir şölen olmasının ötesinde, değindiği sağlam bir konu var aslında; 
'bağımlılık, şöhret, başarı ve kabullenebilme' kadın erkek ilişkisini, başarı, bağlılık,  fedakarlık ve tahammül bağlamında inceleyen film bunu Avrupa sineması gibi sert, söylem dolu bir şekilde yapmıyor.
  Tüm verdiği duyguların arasında bir yerden bunları hissetmeni bekler gibi bir hali var. Hani hepimizde olan, o 'doğulu' olma haline özgü 'ben söylemem sen anla' durumu.



 Filmde özellikle RJ rolündeki Aditya Roy Kapoor gerçekten iyi bir oyunculuk sergilemiş, şöhretin, düşüşün ve bağımlılık halinin getirdiği tüm duyguları inanılmaz iyi yansıtmış seyirciye. Pek çok sahnede onun çaresizlik ve ızdırabını hissetmek mümkündü.
   Shraddha'nın oyunculuğu da fena değildi aslında ama onun yaşadığı zorluğu ve fedakarlık hissini yeterince geçiremedi sanki. Onun karakteri sağlam bir oyunculukla çok daha öne geçebilirdi.



  Filmin özellikle 2. yarısını her daim gözlerim dolu bir halde izledim ama sonlara doğru yaşlar artık yerinde duramaz oldu. Son beklediğimden farklı değildi, olması olan, 'gerçekte olacak olan' olmuştu.
  
  Aashiqui2 Hüzünlü bir aşk hikayesi ama her şeyden öte gerçek bir  'insan' hikayesi... Tüm zaafları ve yanlışlarıyla bir insan.
  Dizi ya da film fark etmez, anlatılan hikayenin gerçekliği benim için yapımın en/tek önemli unsuru belki de. Aşırı kötü, iyi, saf karakterler beni cezbetmiyor çünkü gerçekliği yok. Bu filmde bana bunu vermeyi başardığı için daha da bir sevdim. Masalsı bir hikaye ya da kahramanlar yoktu, zaaflarıyla etten kemikten insanlar vardı.



  Fazla spoiler vermeden çok etkilendiğim bir kaç sahneyi en azından anlatayım istiyorum, yoksa içimde kalır vallahi:)

   Bağımlılığının tavan yaptığı dönemde elde avuçta kalanı da kaybeden RJ' in içemediği için krize girdiği anda hanım kızımız gelir. Bir yandan RJ'i sakinleştirmeye çalışır, mutfaktan su alıp döndüğünde çantasındaki cüzdana gözünü dikmiş oradan para alıp almamak için kendiyle savaşan RJ'i görür ve Rj o parayı....
Devamını izleyin de görün :D
   
  Bu sahne beni inanılmaz etkiledi, o noktadan sonra filme tamam olmuş bu dedim zaten. O sahnede kendiyle savaşan RJ, sevdiği adam için gözünü kapatan Aorohi ve kendi içlerinde yaşadıkları savaş o kadar naif bir şekilde gösterilmişti ki, filmin en güzel sahnesi ilan ettim:P

  Yine RJ'in barda içerken babası ile yaptığı telefon konuşması da insanın içine işleyen cinstendi. 'Kayboldum baba' deyişi ve babasının 'sen yanlız değilsin' deyişi... Evet yanlız olmadığını biliyordu ama yanlız olmamak kaybolmaya engel değildi işte..

  Bir de Aorohi'nin menajeri ile yaptığı konuşma, gerçekten seven bir kadının göze alabilecekleri... Onu dinlerken sessizce ağlayan, zaaf dolu, seven bir adımın, RJ'in kederi...

  Amanın ben çok etkilendim ya bu filmden, yazarken yeniden ağlamaya başlarım diye korkuyorum:(

   Bir de tabii filmin inanılmaz güzel OST albümü, film zaten müzikal tadında ilerliyor... Filmi izlemeseniz dahi OST albümünü dinlemek lazım.. Dinlemeyen çok şey kaybeder:)

                            Mübarek doğuştan rock yıldızı sanki, böyle de oynanmaz ki... Fan girl mü olayım şu yaşta:)))

,

   En azından bir iki parçasını da paylaşayım buradan sevabıma :))

                                     

  





Ben bu filmi çok sevdim, izleyin siz de seveceksiniz...



12 Nisan 2013 Cuma

The Brothers Karamazov/Dostoyevski Forever


  Efenim uzun zamandır yazmak istiyorum aslında. Taslak kutum doldu taşıyor ama yazacak vakit bir türlü olmuyor:) Neyse bugün artık şeytanın bacağını kıracağıma inanarak başlıyorum yazmaya, ne de olsa işin ucunda bir yerde Dostoyevsky var.)

  Dostoyevsky'i anlatmanın/anlatmaya çalışmanın ne yeri ne de zamanı ancak bir Dostoyeski uyarlamasından bahsedeceğim.
  
   2013 yapımı Karamazov no Kyudai , Japon yapımı 11 bölümcük bir Dostoyevski gönderme/adaptasyonu. 
  Başrollerini; kendisini pek sevdiğim Ichihara Hayato, Saito Takumi, Hayashi Kento ve Yoshida Kotaro paylaşmakta.
   Dizi de Karamazov kardeşlerin hikayesi, 2013 Japonyasında bir taşra kasabasında geçmekte. Çağın gereklerine göre hikayeyi evirmek dışında hikayenin özüne dokunulmamış durumda-ki bu bence gayet yerinde olmuş.

Nitekim benimsin diyen senarist bile kolay kolay bir Dostoyevski eserinden serbest adaptasyon yapamaz.
  
  Bölümlerin 35 dakikalık oluşu, hikayenin sündürülmeden anlatılmasını sağlamış. Kitabı pek çoğumuz okuduğumuz için zaten hikayenin sonuna ve gidişatına hakim olsakta heyecan asla düşmemekte. Dostoyevski romanlarına özgü, modern bireyin iç dünyasının bir yansıması olan karanlık/boğucu/rahatsız mekan ve durum tasvirlerini yönetmen gerçekten seyirciye geçirmeyi başardı. Kardeşlerin çaresiz ve köşeye sıkışmış ruh hallerini kameranın ve renklerin gücüyle bize hissettirdi.

 Hatta yabancı bir forumda okuduğum yazılar gülümsememe neden oldu. Dizinin paylaşımını yapan arkadaşceğize seyircilerin bazıları 'renkler neden böyle soluk,karanlık? Görüntüde sorun var' gibi tonla mesaj yazınca,
zavallı paylaşımcı 'görüntüde sorun yok sanırım hikayenin gidişiyle ilgili ya da öyle bir şeyler' diye cevap yazmıştı hehehe

 Dizinin yönetmenine bir aferin verdikten sonra geçiyorum oyunculuklara:P En öne çıkması gereken karakter Alyoşa/Ryo olmasına rağmen senarist ve yönetmen sanki biraz geride tutmuş gibi geldi. Buna rağmen Hayashi Kento'nun performansını kesinlikle başarılı buldum.


    Ama dizide döktüren iki isim kesinlikle baba rolündeki Yoshida Kotaro ve Mitsuru/Mitya rolündeki Saito Takumi'ydi. Duygularını kesinlikle çok çok iyi aktardılar, babayı öldürmek istediğim anlar olmadı değil:P



  Bir de bu hanım arkadaşlar vardı, aslında epeyde etkili rollerdeydiler ama özellikle ayakta duran, fenafir gözlü ablanın oyunculuğu pek bir fenaydı:))
  Öteki hanımefendi daha iyi bir performans  sergilediler kanımca :D


 Gelelim sevgili Hayato İchihara'ya en karanlık ve karmaşık rol onunkiydi. Ivan/ Isao'yu canlandırmaktaydı. Doğal olarak altından kalkması en zor olanda onun işiydi. Peki kendisi bunun hakkını verebildi mi? Maalesef hayır:( Yani çok kötü değildi belki ama benim beklediğimin ve karakterin gerektirdiğinin çok altında kaldı.


yinede kıyamadım bak sana, en çok seni alıntıladım:P

 Üstüne üstlük diğer oyuncular döktürünce o iyice ezildi. Diğer oyuncuların özellikle Mitsuru'nun çaresizliğini birebir hissederken, en çok hissetmemiz gereken karakterle bütünleşemedik. Olmadı Hayato :))


  Birde bu psikopat polis amca vardı, başta zavallı Mitsuru olmak üzere kardeşlere baya bir eziyet etti manyak herif:)




 Son olarak dizinin mükemmel OST albümüne değinmeden geçemiyorum. Gerçekten çok çok iyiydi. Japon yapımları için alışılmış bir durum bu aslında ama yinede hakkını vermek gerek.
şeker çocuk Ryo:)

Abilerin en havalısı, pek bi tatlısı, Mitsuru :))

Kendiyle savaşan adam, Isao...

pis boğaz Bunzo:P
İskele babası, Bunzo :P

Olayı bitiren adam;) Suematsu
































  Dizinin çevirisi de naçizane bendenize ait olup, şuracıktan izlemek isteyenlere yol göstermek de vazifemdir efendim:)) 

21 Mart 2013 Perşembe

Kötü olmak sanattır:)

K-Drama'lardan seçmece kötüler:)


  Efenim bu yazıya bir iştahla başlamamın sebebi, az ilerde bahsedeceğim şimdiye kadar gördüğüm en kötü kötü kadındır biline:))

Kötü Hanımlar:) -Spoiler Alert-

1-Queen of  Ambition/ Joo Dae Hee

 Yazıyı yazma sebebim bu kadındır arkadaş:)) Tonla dizi izledim ama ben bu kadar amaçsız kötülük yapan, bu kadar saf kötülükle, bencillikle dolu bir hatun görmedim.
  Sen nasıl bir insansın Joo Dae hee? Sana ne desem kifayetsiz kalır. İnsanlar intikam alıyorsa, kötülük yapıyorsa sebebi var! Senin derdin ne yavrum, nankör kicibe :P Kadın kendi evladının ölümüne sebep oldu tık demedi arkadaş. İhanet, yalan dolan gırla maşallah.
  Yanlız değinmeden geçemeyeceğim, bunun bir de üvey abisi var ne halt yese arkasını temizleyen, bütün pis işlerde maşa olan. Allah onu da bildiği gibi yapsın emi!

 Listeme bakıyorum ama gerçekten bu kadından sonraki hiç bir kötü kadın, bu kadar kötü değil.En azından diyorum ki 'ama sebebi var'

  Bu kadın saf katışıksız kötü nokta:)


 Yanlız Soo Ae tebrik etmem lazım, o ifadesiz bed surat hallari falan kolay değil yani, iyi oyuncu:)




Ne diyim ki sana Joo Dae Hee, Erdal bakkalın diline düş emi:))


2-Agressive Romance/Yang Sun Hee(Çatlak Ajumma)


  Valla kötü falan ama ben bu teyzeyi seviyorum hehe:)) Arkadaş kadın kötü ama felsefi temellendirmesini yapmış işin. Birileri gibi haybeye kötülük yapmıyor -bkz. Joo Dae Hee- 
 Ayrıca seviyor yani kadın, ayıp mı arkadaş :D

  'Prenses sevdiği zaman peri masalıdır, cadı sevdiğindeyse lanet.' al işte kadının kapı gibi aforizması var.  Duydun mu Joo Dae-sshi? Sen anca annem aç  kalma dedi diye milleti öldür.
   -Bak ya yine döndüm Joo Dae Hee'ye ya sabır:O -


  Zeki kadın bir kere son dakkaya kadar yakalanmadı, hele o havuz fikri süperdi valla :)Neyse kötü falan ama ben bu teyzemi seviyorum içten içe, hiç değilse felsefesini yapmış işin dostlar:)

3-Nice Guy/Han Jae Hee

    

  Son zamanların ortalığı en çok inleten kötü kadını, dizi yayınlandığı dönemde epey ah aldı bu hatunda:)
Kızarsınız belki ama ben seviyorum bu hatunu. Kötü falan ama gelgitleri, vicdanı, duyguları, pişmanlıkları, çaresizliği ve hatta -pek sağlıklı olmasa da- aşkı hep var.

  Ben gerçekten salt kötü, gelgit yaşamayan bir insan olabileceğine inanmıyorum.O yüzden karakteri çok gerçekçi ve sağlam buldum.Park Si Yeon bu rolüyle hakkaten beni büyüledi.
Karakterin altından hakkıyla kalktı üstelik oyunculuğu hayli mesafe almış. Nerde o my girl deki halleri nerde bu haller:) Artı şarap gibi, estetiklendikçe güzelleşmekte :D
3-The Legend/ Ki Ha

Bir kere bu kadın kötü değil, kadersiz:) İkincisi bu kadın çok yetenekli, üçüncüsü bu kadın çok güzel:))


  








  İzlediğim en iyi k-dramalardan biri hiç kuşkusuz Legend'dı ve bunun en büyük sebebi Kiha karakterinin büyülü cazibesi, Moon So Ri'nin taş gibi oyunculuğuydu.

  Kiha'nın bir hayatta yüzü gülmedi ya, ikincisinde de gülmedi arkadaş:) Sevdiği adam da ona inanmayınca kadında ipler koptu tabii, ne de olsa ateş muhafızı olcak o kadar:)











4-Tempatition of Angel/ Joo Ah Ran




 Bu kadın var ya bu kadın, az fena değildi:) Ama kendince sebepleri de yok değildi.
 Keşke intikam için kendini o kadar seven, estetikten sonraki hali de tarafımızca pek sevilen, masum adamı seçmeyeydi iyiydi :D

 Doktor çocuğu da fena harcadı yalnız, o çocuk da iyi mi kötü mü hala karar veremedim zaten:S


  Bu dizi pek bir alengirliydi, devamlı bir entrika çıktı, hele kaynanası yok mu melek yüzlü şaytan:)


   Bu da Han Jae Hee gibi gerçekçi bir kötü karakteriydi. Çünkü aşık oldu, hata yaptı, pişman oldu ve biz onun insan olduğunu farkedebildik.

  Ben böyle kötüleri sevmesem de anlayabiliyorum arkadaş. Joo Dae Hee gibi değil en azından:)




5 Numarayı tüm kötü anne/kaynanalara adıyorum:)
 Efendim bu kötü anne/kaynana karakterleri demirbaş zaten kdramalar da. Hepsine ayrı yer ayırmak yerine kendilerini topluca onore edeyim dedim :D

Bad Guy/Mrs Shin
 Valla bu diziyi izleyeli çok zaman oldu, zaten zamanında da o kadar karışıktı ki, şimdi bu teyzenin kötülüğünü anlatmam çok zor yani:) Ama onun da kendince sebepleri vardı bir yerde:P Zengin ve kötü işte anlayın, az çektirmedi millete, tüm çocukları tarumar oldu bunun yüzünden:)

Bread, Love, Dreams/Seo In Suk
Bana kalırsa bu kadın kötü falan değil! Yaptıklarına sonuna kadar destekçiyim ben:) Kadına erkek evlat doğurmadı diye yapmadıklarını bırakmadılar, evdeki hizmetçiyi beyin koynuna soktular sonra da kadına kötüsünde bilmem ne yok yaa! Var  mı öyle dünya arkadaş!

Deli İbrahim abinizin dediği gibi 'Löm löm konuşmayın!!' :D

 Hayır bir de o Tak Gu'nun meymenetsiz anasını melek yaptılar ya hayret.Vazgeçtim ya bu kadın kötü listesinde falan değil arkadaş, dağılın! :D

                           'Evin melek beyiyle melek hizmetçisi'

Cain and Abel/Na Hye Joo

 Teyze bizden utanmıyorsan Hipokrat'dan utan be:) Bu kadın var ya bu kadın, benim biricik So Ji Sub'uma neler yaptı, neler yaşattı.. Çöllerde süründürdü, yetmedi gül gibi kardeşleri birbirine düşürdü. 


  Hasta ruhlu doktor teyze hırsını alamadıkça gider komada yatan kocasına saydırırdı, hatta gözü döndü bir kere yastık falan fırlatmıştı zavallı adama:D Kötü yani bu kadın, gerçi sonunda biraz pişman oldu ama iş işten geçti.

Brillant Legacy/ Baek Seong Hee


   Yani bence bu kadının asıl zararı kendineydi farkında değil. Dizi boyunca plan yapacam diye bir dakka gözünü kapatıp uyku uyumadı. Her gece yatağında oturup hin hin boşluğa baktı, kötülükler planladı, sabah da kalkıp o planları uyguladı:)) Ama işte kötü mü, kötü..

Tempatition of angel/Joo Kyeung Hee


 Dizi iki kötü kadınla listeye girerek büyük başarıya imza attı öncelikle onu belirtelim:) Kötü anneye gelecek olursak, hakkaten kötü kadın. Ama dizinin sonuna kadar anlayamıyorsunuz kötülüklerini, melek gibi dolaşıyor çünkü utanmadan ortada. Bu teyze olmasa dizi de hiç bir olay olmazmış o kadar yani.
En sevmediğim kötülerden kendisi, biline :D


Nappeun Namjalar :)) -Spoiler Alert-

1) The kings two heart/Kim Bong Go

 Bu varya bu, canımın için biricik çiftim; yakışıklı muhafızımla, canım prensesimi ayırmakla, kıza bin bir zulüm etmekle kalmadı, dünya barışına, bilhassa iki kore arasındaki barışa darbe vurmaya kalktı:D Nappun namca!!! 


  Ama kendisini seviyorum hakkaten on numara oyuncu bu adam, helal.. Buradaki  karakteri de Joo Dae gibiydi, amaçsız kötü, üstüne bir de piskopat:) Çok kızdım ama öyle bir oyunculuk ortaya koydu ki, yukardaki tatlı çiftimizle birlikte, başrol oyuncularını çooook gölge de bıraktılar, sonunda da ortaya tadından yenmez bir iş çıkardılar. Velhasıl bu diziyi izlemek lazım:)

muhteşem üçlü:)

2-Gaksital/Kimura Shunji


  Sensei noldu ki sana böyle? Nasıl sevmiştik oysa başlarda seni, o yelken kulaklarından tutup sevesim vardı valla seni:D Ama ona nasıl bir değişime uğramaktır öyle ya, yani bu kadar da olmaz ki yavrum!!!

 Bu diziyle bu kötüyle ilgili söylenecek çok şey var, o yüzden başka bir yazıya bırakayım. Ama şunu söyleyim bu çocuk bu dizideki performansının altında ezilebilir, genç yaşta bu kadar yüksek perfomansı yakalayan oyuncular genellikle bunun üzerine çıkmakta zorlanabiliyorlar çünkü.

3-Ghost/Jo Hyun Min

  Şimdi bu adam Ji Sub'uma neler etti bık bık demiycem, diyemiyeceğim:) So Ji Sub'un yaptığı işler içinde tek hayal kırıklığı bence Ghost'daki performansıyıdı. Tüm dizi boyunca hiç bir mimik göremedik, hayır zaten gülmesini beklemiyoruz da bu haller neydi allasen :)
  Neyse efenim bu adam dizide kötüydü falan ama oyunculuğunu konuşturdu.Ayrıca scent of a woman'da kazandığı bonuslar kendisine sempati olarak döndü:) Zaten sonunda kendide yaptıklarına pişman oldu bir bakıma:)
 Olay Uhm Ki joon tanıtma ve sevdirme kampanyasına dönüşmesin ama kendisi Kore'de çoook ünlü bir tiyatrocu aslında, hatta ülkenin bir numaralı müzikal oyuncusuymuş öyle deyim yani :d İnanmayan buyursun

4-Tree with deep Roots/ Ga Ri On

Bu kasap görünümlü, alim/çete başı amca farkettiğiniz üzere listemize 2.kez girmeyi başaran Yoon Jae Moon :D Kendisinin de kötülük yapmak için bi takım nedenleri ve idealleri vardı. Üstelik zaaf ve hissiyat belirtisi gösteren bu amcamızda gerçekçi kötülerimizden biri:D 

  
  Performansına zaten denecek söz yok,saygı duyuyorum:) Diziyi sevimli kral/krallarımızla birlikte izlenir kılan kişiydi kendisi :D

5- 49 Days/ Kang Min Ho

  Evet kötüydü, iğrenç saç kesimiyle korkunçtu da üstelik.. Ama durun ondan nefret edemem, shining'deki kusursuz 2. oppa halini yada tempatition'da ki intikam meleği formunu görmezden gelemem:D

 Şaka bir yana bu müthiş insan formu, bu dizide hakkaten pisliğin tekiydi. Zaten mimar olmasıyla bonusları kapan Han Kang bir de hayallerimi süsleyen bir restoranın sahibi olunca Kang min Ho dahada düştü gözümden. Pis herif buldu layıkını ne diyelim:D

Bonus:'Tüm kötüler böyleyse sorun yok' kategorisi :D

Gaksital/ Lee Kang To
Baker King/Goo Ma Jun


Çok mu uzattım nedir:D Böyle kötülere kapımız açık efenim, bekliyoruz:))